Fluent Fiction - Turkish

By: FluentFiction.org
  • Summary

  • Are you ready to supercharge your Turkish listening comprehension? Our podcast, Fluent Fiction - Turkish, is the perfect tool for you.

    Studies show that the key to mastering a second language is through repetition and active processing. That's why each episode of our podcast features a story in Turkish, followed by a sentence-by-sentence retelling that alternates between Turkish and English.

    This approach not only allows you to fully understand and absorb the vocabulary and grammar but also provides bilingual support to aid your listening comprehension.

    But we don't stop there. Research in sociolinguistics highlights the importance of culture in language learning, which is why we provide a list of vocabulary words and a transcript of the audio to help you understand the cultural context of the story. And for your convenience, we also include a transcript of the audio to help you refer back to any parts you may have struggled with.

    Our podcast is not just for language learners; it's also for travelers or people who want to connect with their roots. Are you planning a trip to Istanbul, Cappadocia, or the Aegean Coast? Maybe you want to speak Turkish with your Turkish-speaking friends or family members? Our podcast will give you the cultural and linguistic background to fully immerse in the regions of Turkey.

    Fluent Fiction - Turkish is based on the latest research in linguistics, sociolinguistics, psychology, cognitive science, neuroscience, and education to provide the most effective method for mastering Turkish listening comprehension. Don't miss this opportunity; give our podcast a try and see the results for yourself.

    Günlük Türkçe anlatımları ile Türkçe dinleme anlama becerinizi artırmak için Fluent Fiction - Turkish podcast'imizi deneyin!
    Verbari LLC
    Show more Show less
activate_Holiday_promo_in_buybox_DT_T2
Episodes
  • The Winter Lesson: Embracing Help and Friendship at School
    Jan 10 2025
    Fluent Fiction - Turkish: The Winter Lesson: Embracing Help and Friendship at School Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-10-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Emre, okulun kütüphanesinde çalışıyordu.En: Emre was working in the school's library.Tr: Yeni dönemin başlamasına az kalmıştı ve ihtiyaç duyduğu tüm malzemeleri almak istiyordu.En: The new term was about to begin, and he wanted to get all the supplies he needed.Tr: Yatılı okulun kitapçısı, Emre için oldukça tanıdıktı ama bu kez başka bir anlam taşıyordu.En: The bookstore of the boarding school was quite familiar to Emre, but this time it held a different meaning.Tr: İçeri girdiğinde sıcak hava ve kalemlerin, kitapların kokusu onu karşıladı.En: Upon entering, he was greeted by the warmth and the scent of pencils and books.Tr: İçerideki sessizlik çok huzur vericiydi.En: The silence inside was very soothing.Tr: Ancak kitapçının rafları arasında kaybolmak kolaydı.En: However, getting lost among the bookstore's shelves was easy.Tr: Kışın soğukluğu pencere camlarına yansımıştı.En: The cold of winter was reflected on the window panes.Tr: Emre, kırtasiye ve ders kitaplarını almayı planlıyordu.En: Emre planned to buy stationery and textbooks.Tr: Bağımsız olmak istiyordu.En: He wanted to be independent.Tr: Kendi başına her şeyi başarabileceğini göstermeyi çok önemsiyordu.En: Showing that he could achieve everything on his own was very important to him.Tr: Ancak raflara bakarken, fiyatların beklediğinden yüksek olduğunu fark etti.En: But while looking at the shelves, he realized the prices were higher than he expected.Tr: Bu, onu endişelendirdi.En: This worried him.Tr: Yeterince parası olmadığı düşüncesi canını sıktı.En: The thought of not having enough money bothered him.Tr: Üstelik bazı kitapları bulmakta zorlanıyordu.En: Moreover, he was having difficulty finding some of the books.Tr: Tam bu sırada, Selin içeri girdi.En: Just then, Selin walked in.Tr: Selin daima enerjik ve yardımseverdi.En: Selin was always energetic and helpful.Tr: Emre'yi görünce gülümsedi.En: When she saw Emre, she smiled.Tr: "Burada bir problem mi var, Emre?"En: "Is there a problem here, Emre?"Tr: diye sordu.En: she asked.Tr: Emre yardım istemekten çekiniyordu ama Selin'in içtenliği onu rahatlatıyordu.En: Emre hesitated to ask for help, but Selin's sincerity put him at ease.Tr: "Sadece ne alacağımı bulmaya çalışıyordum," diye cevapladı Emre, biraz utangaçça.En: "I was just trying to figure out what to buy," Emre replied, a little shyly.Tr: Selin, raflar arasına göz gezdirdi, ardından Emre'ye dönerek, "Birlikte bakabiliriz.En: Selin glanced through the shelves, then turned to Emre and said, "We can look together.Tr: Belki bazı şeyleri daha uygun fiyatlı buluruz," dedi.En: Maybe we can find some things more affordably."Tr: Emre, bir süre düşündü.En: Emre thought for a moment.Tr: Yardım istemek, başlangıçta planlarına aykırıydı.En: Asking for help was contrary to his initial plans.Tr: Ancak zaman daralıyordu ve yardım almak mantıklı görünüyordu.En: But time was running out, and getting help seemed sensible.Tr: Derin bir nefes aldı ve Selin'e minnettar bir bakışla gülümsedi.En: He took a deep breath and smiled at Selin with gratitude.Tr: "Peki, birlikte bakalım."En: "Okay, let's look together."Tr: İkisi birlikte raflar arasında dolaştı.En: The two wandered through the shelves together.Tr: Selin, listede olmayan ama çok gereken bazı eşyaları hatırlattı.En: Selin reminded him of some items that weren't on the list but were much needed.Tr: Emre, Selin'in yardımıyla kısa sürede ihtiyacı olan her şeyi buldu ve bütçesini de zorlamadı.En: With Selin's help, Emre quickly found everything he needed without straining his budget.Tr: Kasada sıra beklerken Selin, "Bak, bazen yardımla her şey daha kolay olabilir," dedi.En: While waiting in line at the checkout, Selin said, "See, sometimes with help, everything can be easier."Tr: Emre, Selin'e teşekkür ederek hak verdi.En: Emre agreed, thanking Selin.Tr: Yanında birinin olması, işlerin ne kadar kolaylaşabileceğini ona göstermişti.En: Having someone by his side had shown him how much easier things could be.Tr: Yarıyıl için tüm malzemeleri almıştı ve şimdi döneme hazırdı.En: He had obtained all the supplies for the semester and was now ready for the term.Tr: Kütüphaneye dönmek için yola çıktıklarında, Emre bir dostun değerini anladı.En: As they set off to return to the library, Emre understood the value of friendship.Tr: Yardım almak, onun başarısını azaltmamış, tam tersine onu güçlendirmişti.En: Receiving help hadn't diminished his success; on the contrary, it had strengthened him.Tr: Kışın serin havasında kitapları ve defterleri taşırken, Emre'nin içi sıcaktı.En: While carrying ...
    Show more Show less
    16 mins
  • Dance of Discovery: Unplanned Adventures in Kapadokya
    Jan 9 2025
    Fluent Fiction - Turkish: Dance of Discovery: Unplanned Adventures in Kapadokya Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-09-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Kışın soğuk ama büyüleyici bir akşamında, Kapadokya'nın peri bacaları arasında Mehmet ve Aylin yürüyüşe çıkmışlardı.En: On a cold but enchanting winter evening, amidst the fairy chimneys of Kapadokya, Mehmet and Aylin went for a walk.Tr: Havanın beyaz örtüsü, çıtırdayan kar sesleri ve uzaklardan gelen gümbür gümbür müzikle birleşmişti.En: The white covering of the weather, the crunching sound of snow, and the distant booming music came together.Tr: Aylin, yavaş adımlarla Mehmet'in yanında yürüyordu, bilindik gezileri severdi ama sürprizlere pek sıcak bakmazdı.En: Aylin was walking slowly beside Mehmet; she loved familiar walks but wasn't too keen on surprises.Tr: Mehmet, Aylin'i etkilemek için araştırmalar yapmış, kültürel bir gezi planlamıştı.En: Mehmet, eager to impress Aylin, had done some research and planned a cultural trip.Tr: Ancak karşımıza çıkan bu olay planda yoktu.En: However, this unexpected event hadn't been part of the plan.Tr: "Bu sanırım geleneksel bir dans gösterisi," dedi Mehmet, güvenle.En: "I think this is a traditional dance performance," said Mehmet confidently.Tr: Aylin şüpheli bir bakış attı.En: Aylin gave him a skeptical look.Tr: "Mehmet, emin misin?En: "Are you sure, Mehmet?Tr: Bu biraz daha katılımcı gibi görünüyor."En: This looks a bit more participatory."Tr: Yerliler, ortada daire oluşturmuş, ellerinde ziller ve develerle şarkılar söyleyip dans ediyorlardı.En: The locals had formed a circle in the middle, singing and dancing with bells and camels in hand.Tr: Mehmet ve Aylin, yanlış bir anlama sonucu daireye dahil oluvermişlerdi.En: Mehmet and Aylin, due to a misunderstanding, found themselves included in the circle.Tr: "Vakit kaybetmeyelim," dedi Mehmet ve Aylin’in elini sıkıca tutarak dansa katıldı.En: "Let's not waste any time," said Mehmet, firmly holding Aylin's hand as they joined the dance.Tr: İlk başta, ikisi de yanlış adımlar attı.En: At first, both of them took the wrong steps.Tr: Zamanlamaları tutmuyordu, ve yüzlerinde hafif bir tereddüt vardı.En: Their timing was off, and there was a slight hesitation on their faces.Tr: Mehmet, dansın sırrını çözdüğünü zannetmeye başladı ve büyük adımlarla ileri geri giderek Aylin'i cezbetmeye çalıştı.En: Mehmet started to think he had figured out the secret of the dance and began to captivate Aylin with large steps back and forth.Tr: Aylin ona ayak uydurmak için elinden geleni yaptı, gülümsemesi endişeli ama sıcak bir hal aldı.En: Aylin did her best to keep up, her smile anxious yet warm.Tr: Bir an geldi ki, beklenmedik bir uyum yakaladılar.En: There came a moment when they unexpectedly found harmony.Tr: Hareketleri, yerel bir dansın merakla beklenen anını taklit ediyordu.En: Their movements imitated a much-anticipated moment of the local dance.Tr: Yerliler birden durdu ve alkışlamaya başladı.En: The locals suddenly stopped and began to applaud.Tr: "Bravo!"En: "Bravo!"Tr: diye bağırdı birisi.En: shouted someone.Tr: Aylin bu sevgi dolu ilgi karşısında utancını bir kenara bıraktı, Mehmet’in yanında yavaşça kıkırdadı.En: Faced with this loving attention, Aylin set aside her embarrassment and softly giggled beside Mehmet.Tr: Dans lideri yanlarına geldi ve davetkâr bir şekilde başlarını eğdi.En: The dance leader approached them and bowed invitingly.Tr: "Misafirlerimiz, bize katılmanız ne büyük onur!"En: "It is such an honor for us to have you join!"Tr: dedi gülümseyerek.En: he said with a smile.Tr: Mehmet ve Aylin’e o eski ve güzel dansın adımlarını gösterdi.En: He showed Mehmet and Aylin the steps of that old and beautiful dance.Tr: İkisi de ona minnetle gülümsedi.En: Both of them smiled at him gratefully.Tr: Akşam neşe ve dostluk içinde geçti.En: The evening passed with joy and friendship.Tr: Mehmet, o an, Aylin’in temkinli tavırlarının aslında ne kadar değerli olduğunu anladı.En: At that moment, Mehmet realized how valuable Aylin's cautious manners actually were.Tr: Aylin ise, bazen beklenmedik olayların da keyifli sonuçları olabileceğini görmüştü.En: Meanwhile, Aylin saw that unexpected events could also have pleasant outcomes.Tr: Birlikte geçirdikleri bu anılar, ikisi için unutulmaz bir kış akşamına damgasını vurdu.En: The memories they created together marked an unforgettable winter evening for both of them.Tr: Eğlencenin ve dostluğun zaferiyle dans ettiler, üşümeyi çoktan unutmuşlardı.En: They danced with the triumph of fun and friendship, long having forgotten the cold. Vocabulary Words:enchanting: büyüleyicichimneys: bacalarıcrunching: çıtırdayandistant: uzaklardan gelenkeen: sıcak bakmakskeptical: ...
    Show more Show less
    15 mins
  • From İstanbul's Icons to New Horizons: Emre's Artful Journey
    Jan 9 2025
    Fluent Fiction - Turkish: From İstanbul's Icons to New Horizons: Emre's Artful Journey Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-01-09-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Kapalıçarşı'nın dar ve dolambaçlı koridorları, soğuk kış sabahında insan kalabalığıyla dolup taşıyordu.En: The narrow and winding corridors of the Kapalıçarşı were overflowing with crowds of people on a cold winter morning.Tr: Her köşeden gelen sesler, renkler ve kokular, İstanbul'un büyülü atmosferini yansıtıyordu.En: The sounds, colors, and scents coming from every corner reflected the magical atmosphere of İstanbul.Tr: Emre, her zamanki gibi, küçük ama dikkat çekici tezgâhında el yapımı takılarını sergiliyordu.En: Emre, as usual, was displaying his handmade jewelry at his small yet eye-catching stall.Tr: Karşısında asılı duran renkli boncuklar, soğuk havaya inat parlıyordu.En: The colorful beads hanging in front of him shone defiantly against the cold weather.Tr: Emre, bugün kalbinde bir umut taşıyordu.En: Emre was carrying a hope in his heart today.Tr: "Acaba birileri gerçekten sanatıma değer veriyor mu?" diye düşünüyordu.En: "I wonder if anyone truly values my art?" he thought.Tr: Yanında durup yol gösteren arkadaşı Mehmet, sık sık "Kendini yetersiz hissetme, Emre. Sanatın eşi benzeri yok," diyerek onu cesaretlendiriyordu.En: His friend Mehmet, standing beside him and often guiding him, encouraged him by saying, "Don't feel inadequate, Emre. Your art is unparalleled."Tr: Ama Emre, başkalarının parlak vitrinleriyle yarışmakta zorlandığını biliyordu.En: But Emre knew he struggled to compete with others' flashy displays.Tr: Bu düşüncelerle baş etmek, içindeki mücadeleyi daha da zorlaştırıyordu.En: Dealing with these thoughts made his internal struggle even more challenging.Tr: O sabah, uzun siyah paltosu ve yüzünde merak dolu bir ifadeyle Leyla yanına geldi.En: That morning, Leyla came up to him in a long black coat with a curious expression on her face.Tr: Kapalıçarşı'ya ilk defa gelmişti ve gözleri Emre'nin tezgâhındaki takılarda takılı kaldı.En: It was her first time at the Kapalıçarşı, and her eyes were caught on Emre's jewelry.Tr: "Bunlar ne kadar harika," dedi heyecanla.En: "These are wonderful," she said excitedly.Tr: "Her birinin arkasında bir hikaye var gibi hissediyorum."En: "I feel like each one has a story behind it."Tr: Emre, kendine güvenmek için derin bir nefes aldı.En: Taking a deep breath to muster his confidence, Emre saw Leyla's genuine interest as an opportunity.Tr: "Evet," dedi ince bir gülümsemeyle.En: "Yes," he said with a gentle smile.Tr: "Her biri gerçekten özel.En: "Each one is truly special. I'm inspired by the past and my own inner world."Tr: Geçmişten ve kendi iç dünyamdan esinleniyorum.En: I'm inspired by the past and my own inner world.Tr: Leyla, parmaklarıyla bir kolyeyi nazikçe tutarak, "Bu nedir?" diye sordu.En: Holding a necklace gently with her fingers, Leyla asked, "What is this?"Tr: Emre, kolyenin taşlarının nasıl eski bir efsaneden ilham aldığını anlatmaya başladı.En: Emre began to explain how the stones of the necklace were inspired by an ancient legend.Tr: Anlattıkça, yüzü aydınlandı ve Leyla dikkatle dinledi.En: As he spoke, his face lit up, and Leyla listened attentively.Tr: Leyla'nın gözlerindeki parıltı, Emre'ye cesaret verdi.En: The sparkle in Leyla's eyes gave Emre courage.Tr: Sohbet ilerledikçe, Leyla'nın sanat aşkı ve kültürel merakının derin olduğunu fark etti.En: As the conversation progressed, he realized Leyla had a deep love for art and cultural curiosity.Tr: Leyla, "Bir galeri etkinliğimiz var," dedi.En: Leyla said, "We have a gallery event.Tr: "Eğer istersen, eserlerini burada sergileyebilirsin.En: "If you wish, you can exhibit your works there.Tr: Seni desteklemekten mutluluk duyarım."En: I would be happy to support you."Tr: Bu teklif, Emre'nin kalbinde umut ışığı yaktı.En: This offer ignited a light of hope in Emre's heart.Tr: Anlam kazanmak isteyen bir sanatçının en büyük arzusu, eserlerinin değerini bulmasıydı.En: The greatest desire of an artist seeking meaning was for their works to find value.Tr: Leyla'nın teklifi, onun için büyük bir fırsattı.En: Leyla's offer was a significant opportunity for him.Tr: Yeni bir başlangıç demekti.En: It meant a new beginning.Tr: "Bu harika olur," dedi içten bir heyecanla.En: "That would be wonderful," he said with genuine excitement.Tr: "Desteğin için teşekkür ederim."En: "Thank you for your support."Tr: İstanbul'un kadim koridorlarında başlayan bu dostluk, sınırları aşacak bir işbirliğine dönüşüyordu.En: The friendship that began in the ancient corridors of İstanbul was turning into a collaboration that would cross boundaries.Tr: Emre, sanatının gerçekten değerli olduğunu ve bunun farklı ...
    Show more Show less
    17 mins

What listeners say about Fluent Fiction - Turkish

Average customer ratings

Reviews - Please select the tabs below to change the source of reviews.