• 💣 Barut Top ve Tüfek, Osmanlı Askeri Gücü ve Silah Sanayisi-Gábor Ágoston
    May 23 2025

    Kaynağa göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri gücü barut, top ve tüfek gibi ateşli silahlarla önemli ölçüde şekillenmiştir. Bu silahların Osmanlı askeri teşkilatına ve taktiklerine entegrasyonu, İmparatorluğun erken modern dönemdeki başarılarında kilit rol oynamıştır. Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda İmparatorluğun askerî harekâtları, kuşatma savaşları ağırlıklı olarak gerçekleşmiş ve bu kuşatmalarda top ve barut tedariki zaferin kritik bir unsuru olmuştur."Barut çağı" olarak bilinen bu dönemde, devletler etkili bir askeri güç olabilmek için ya yerli silah sanayilerini geliştirmek ya da gerekli silah ve cephaneyi temin etmek durumunda kalmışlardır. Kaynaklar, silah ve malzemenin yeterli ve düzenli sağlanmasının, teknolojik üstünlüklerden daha önemli olduğunu vurgulamaktadır. Osmanlılar, barut teknolojisini hızla benimsemiş ve bunu ordu ve donanmalarına başarıyla uygulamışlardır. Rakiplerinden çok daha önce, ateşli silah kullanımı ve imalatında uzmanlaşmış merkezi ve daimi birlikler kurmuşlardır. Yeniçeri ocağının teşkil edilmesi ve ateşli silahlarda uzmanlaşmış teknik ocakların kurulması bu dönüşümün en önemli adımıydı. Bu birlikler için asker temini devşirme sistemiyle sağlanıyordu.Osmanlı ordusunun yapısı da ateşli silahların etkisiyle değişmiştir; süvari ağırlıklı birliklerin yerini giderek tüfekli piyadeler (Yeniçeriler ve sekban/levend gibi reayadan oluşturulan birlikler) almıştır.... Yeniçerilerin sayısı artırılmış, bu durum zamanla kalitede düşüşe ve mali sorunlara yol açsa da, ateşli silahların ordu içindeki yeri sağlamlaşmıştır. Ateşli silahların reaya arasında yayılması ve ordudan çıkan tüfekçilerin oluşturduğu çeteler ise devletin şiddeti kontrol etmesini zorlaştırmıştır.Osmanlılar, kendi silah sanayilerini kurma konusunda da yetkinlik göstermişlerdir. Topçu birliklerinin varlığı 14. yüzyıl sonlarına kadar uzanmaktadır3. Barut üretimi İmparatorluğun birçok yerinde yaygındı (İstanbul, Kahire, Halep, Bor, Belgrad, Selanik vb.). Osmanlılar 18. yüzyıl ortalarına kadar barut üretiminde kendine yeterli olmuşlardır. Kükürt ve güherçile (barutun ana bileşeni)gibi hammaddeler İmparatorluk içinde bulunuyordu, ancak tedarik ve üretim maliyetleri idari ve mali zorluklara yol açabiliyordu. Top dökümü ve mühimmat sanayileri de gelişmişti. İmparatorluk, bakır ve demir gibi zengin cevher yataklarına sahipti ve 16-17. yüzyıllarda bu metallerde kendine yeterliydi, sadece kalay ithal ediyordu. Çoğu Osmanlı topu tunçtan dökülüyordu. İstanbul'daki Tophane-i Amire gibi merkezlerde çeşitli boyutlarda (büyük kuşatma toplarından küçük şayka ve kale toplarına kadar) kitlesel top üretimi yapılmıştır. Kaynaklar, Osmanlıların sadece büyük toplara odaklandığı yönündeki yaygın görüşü aksine, küçük ve orta çaplı topların da önemli miktarda üretildiğini göstermektedir.Kuşatma savaşlarında topçular kadar lağımcılar da önemliydi. Osmanlılar, kuşatma ve savunma taktiklerinde 17. yüzyıl sonlarına kadar Avrupalı rakipleriyle başa baş gitmişlerdir .Osmanlıların 17. yüzyıl sonundaki ilk askeri gerilemeleri ve 18. yüzyıldaki yenilgileri, doğrudan teknolojik gerilikten veya silah üretimindeki eksikliklerden ziyade, iki cepheli savaşlar, uzayan ikmal hatları, ekonomik sıkıntılar, üretim kapasitesi ve verimlilikte Avrupa'nın gerisinde kalması, mali sorunlar ve merkezi otoritenin zayıflaması gibi daha geniş çaplı idari, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlıydı . Askeri rekabet gücü, sahada konuşlandırılan silah sayısıyla doğrudan ilişkiliydi ve bu da etkin idari, mali ve lojistik sistemlere dayanıyordu.Özetle, barut, top ve tüfek Osmanlı askeri yapısını kökten dönüştürmüş, yeni birliklerin kurulmasını, askeri taktiklerin değişimini ve yerli bir silah sanayisinin gelişimini tetiklemiştir. Bu silahlar, özellikle erken dönem kuşatma başarılarında hayati rol oynamış ve İmparatorluğun uzun süre önemli bir askeri güç olarak kalmasını sağlamıştır.

    Más Menos
    8 m
  • 📜 "Türk Mitolojisi" -Pertev Naili Boratav
    May 23 2025

    Türk Mitolojisi hakkında söyleşi

    Bu program, Pertev Naili Boratav'ın "Türk Mitolojisi" adlı eserinin sağlanan alıntıları temel alarak Türk mitolojisinin ana temalarını, önemli fikirlerini ve gerçeklerini incelemektedir.
    Türk mitolojisi, uzun tarihi boyunca çeşitli kültürel etkileşimler ve tarihsel dönemlerden geçerek şekillenmiş, çok katmanlı ve zengin bir yapıya sahiptir.Mitolojinin kökenleri, Türklerin İslam öncesi inançlarına dayanır. Özellikle ataları Oğuzlar olan Türk boylarının Orta Asya'daki yaşamları ve gelenekleri, bu yapının en eski katmanını oluşturur. Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda Siri Derya kıyılarında Yabgu idaresinde yaşayan Oğuzlar, bu dönemde hem komşu boylarla hem de kendi içlerinde mücadeleler yaşamışlardır. Eski Altay halklarının mirasları, bu dönemden gelen inançlarda etkili olmuştur. Hayvan kültleri (ayı, kurt, kartal gibi) ve doğayla ilgili derin saygı (ulu ağaçlar, su kaynakları) bu dönemin izlerini taşır. Kehanet uygulamaları (Irkıl) ve boyların kuş amblemleri (ongonlar) de bu kökenden gelir.Türk boylarının göçleri sırasında Orta Asya'nın çeşitli dini ve kültürel ortamlarıyla (Budizm, Maniheizm vb.) temasları, mitolojik anlatılara yeni unsurlar eklemiştir.Türk mitolojisindeki en büyük dönüşüm, İslam'a geçişle yaşanmıştır. Onuncu yüzyılın başlarından itibaren Müslümanlaşan Oğuzlar, tek tanrılı bir dinin kavramlarını benimsemiştir. İslam dini, mitolojiye yeni figürler ve anlatılar katmıştır. Kur'an ve Hadisler, kıyamet senaryoları (eskatoloji), yaratılış anlatıları, peygamberler (Nuh, Lokman), melekler (Azrail) ve doğaüstü varlıklar (Cin, Peri, Şeytan - genellikle Arapça ve Farsça adlarla) gibi unsurların kaynağı olmuştur. Evliya kültü ve özellikle Anadolu'daki Heterodoks İslami yorumlar (Alevilik, Bektaşilik) Hızır ve Hz. Ali gibi figürlerin önem kazanmasını sağlamıştır.Anadolu'ya yerleşme süreci, mitolojiyi yerel kültürlerle harmanlamıştır. Anadolu'nun Türkleşmesinden önceki pagan ve Hristiyan gelenekleri ile Türk inançları kaynaşarak özgün bir Türk-Anadolu mitolojisi oluşturmuştur. Ağaç ve su kültleri gibi bazı inanışlar, yerel unsurlarla birleşmiştir. Antik Yunan mitolojisiyle benzer motifler (Depegöz efsanesi, Dumrul hikayesindeki bazı temalar) Anadolu'ya özgü anlatılarla bir araya gelmiştir. Evliya mezarları gibi kutsal yerler, daha önceki yerel kutsallıkların üzerine kurulmuştur.Selçuklu ve Osmanlı dönemleri boyunca epik anlatılar ve efsaneler gelişmeye devam etmiştir. Dede Korkut Kitabı, eski Oğuz destanlarını Anadolu'daki Türkmenlerin on dördüncü ve on beşinci yüzyıllardaki yaşamları ve savaşlarıyla birleştirir. On altıncı yüzyılda ortaya çıkan Köroğlu efsanesi, olağanüstü atı Kır-At, hayat suyu ve ölümsüzlere karışma gibi mitolojik temalarla zenginleşmiştir. Fetihlerle ilgili efsaneler ve yerel Hristiyan inanışlarıyla birleşen anlatılar (Ayasofya efsaneleri gibi) bu dönemde şekillenmiştir.Son olarak, modern dönemde de yeni efsaneler ve yapay kültürel süreçler (kitle iletişim araçları etkisi) mitoloji repertuarını etkilemektedir.Sonuç olarak, Türk mitolojisi, İslam öncesi Türk inançları, Orta Asya ve İran gibi çevre kültürlerinin etkileri, İslam dininin getirdiği yeni katman, Anadolu'nun yerli pagan ve Hristiyan gelenekleriyle etkileşim ve Selçuklu-Osmanlı dönemi gelişmelerinin birleşimiyle bugünkü karmaşık yapısına ulaşmıştır.

    Más Menos
    6 m
  • Herodot Tarihi
    May 23 2025

    Halikarnassoslu tarihçi Herodotos araştırmasını insan eylemleri, Yunanlı ve barbar harikalarının unutulmaması ve neden savaştıklarını açıklamak amacıyla kamuya sundu. Eseri dokuz kitap halinde, her biri Musa adı taşıyarak sunulmuştur. Herodotos Lyxes'in oğlu, şair Panyasis'in yeğenidir. Hemşehrilerinin saldırıları nedeniyle Thurium'a kaçıp ikinci yurdu yapmıştır ve mezarı oradadır. Eseri, Halikarnas Balıkçısı'nın günümüzde yaşayan bir benzeri olan Cevat Şakir'i anlamakla Ege'nin sırrını çözmek gibi yorumlanabilir. Balıkçı'nın eserleri ve kendine özgü "dil"i yaşantısından beslenir. Müntekim Ökmen de Balıkçı'dan esinlenerek Herodotos çevirisi yapmak istemiştir.Herodotos farklı ulusların yaşamlarını ve göreneklerini anlatır. Örneğin, Lidyalılar'da çıplak görünmek büyük ayıp sayılır. Persler yabancı görenekleri kolay benimser ve doğum günlerini yılın en önemli günü sayar. Dareios'un Yunanlılara ve ana babalarını yiyen Hintlilere sorması, göreneklerin ne kadar köklü olduğunu gösterir. Mısırlılar yedi sınıfa ayrılır. Skythler eti kemikle pişirir, düşman kafatasını kupa yapar, kenevir buharıyla yıkanır. Trakyalılar'dan bazıları doğumu yas, ölümü sevinçle karşılar.Tarihi olaylara odaklanıldığında:•Kyros Astyages'i yenerek Pers devletini büyüttü. Çocukken Harpagos tarafından öldürülmek istense de kurtuldu. Babillileri hakimiyetine aldı. Ancak Massaget Kraliçesi Tomris tarafından yenildi ve öldürüldü.•Dareios yedi soylu Persli ile birlikte Mag Gomates/Smerdis'e karşı komplo kurdu ve kral seçildi.•Dareios Skythlere karşı sefer yaptı. Skythler geri çekilme taktiği kullandı. Dareios çekilirken hasta askerleri bırakarak Skythler'i aldattı.•Dareios, İonia'ya hakimiyetini kabul ettirmek için toprak ve su istedi.•İonialılar ayaklandı. Atina destek verdi ancak sonra çekildi. Samians Pers tarafına geçti. Persler İonia'yı yıktı ve halkını köleleştirdi.•Dareios'un oğlu Kserkses Yunanistan seferine çıktı. Hellespont'a köprü kurdu ancak fırtınada yıkılınca denizi cezalandırdı. Ordusunun sayısı çok büyüktü (milyonlarca).•Termopylai'de Leonidas ve Spartalılar kahramanca direndi. Eş zamanlı Artemision'da deniz savaşları oldu.•Themistokles Persleri Salamis boğazına çekti. Salamis'te Yunanlılar Pers donanmasını yendi. Perslerin çoğu yüzme bilmediği için boğuldu.•Plataia'da Yunan ordusu toplandı. Mardonios Pers ordusunu yönetti. Mardonios saldırıya geçti. Plataia'da Yunanlılar Mardonios'un ordusunu yendi.•Mykale'de de eş zamanlı savaş oldu ve Yunanlılar kazandı. Plataia zaferine dair söylenti Mykale'deki orduya ulaştı ve moral verdi.Bu yeniden düzenlenmiş özet, karakter sınırına uyularak ve numaralı referanslar çıkarılarak sunulmuştur.

    Más Menos
    7 m
  • 🚀 China's 10G Internet Revolution with Huawei and China Unicom
    May 23 2025

    China’s 10G Internet Revolution: A New Digital Era with Huawei and China Unicom

    China has taken a major leap in digital infrastructure by launching its first 10 Gigabit broadband network in Xiong’an, Hebei Province. This cutting-edge project, a collaboration between Huawei and China Unicom, is powered by 50G-PON technology. It offers not only ultra-high speeds but also extremely low latency, laying the foundation for future digital applications.

    What 50G-PON Brings

    Using existing fiber infrastructure, this technology enables speeds of up to 50 Gbps. Currently, it delivers approximately 9.834 Mbps download and 1.008 Mbps upload, with an impressively low latency of 3 milliseconds. This is crucial for technologies that rely on real-time data processing.

    Transformative Applications

    The impact of 10G goes far beyond faster video streaming. It enables advanced real-time technologies such as:

    • AR/VR: High-resolution immersive experiences in education, healthcare, and entertainment.

    • Cloud Gaming: Lag-free performance thanks to low latency.

    • Autonomous Vehicles: Real-time communication between vehicles and surroundings for safer transport.

    • Remote Surgery: Near-instant responses for long-distance robotic operations.

    • Smart Cities: AI-powered solutions in traffic, utilities, and urban planning.

    • Remote Education: Virtual classrooms and simulations in ultra-HD.

    • Agri-Tech: Live sensor and drone data for precision farming.

    • Industry 4.0: AI-driven automation and real-time manufacturing.

    • Telemedicine: Remote diagnostics with high-res imaging.

    • Edge Computing: Faster, localized data processing for safer systems.

    Wider Societal and Global Impact

    Beyond industries, 10G connectivity can transform societies. Businesses can adopt new, always-connected models. It may help close educational gaps and extend medical services to remote areas. For example, a 20GB 4K film can now be downloaded in under 20 seconds—far faster than the 7–10 minutes typical of 1G connections.

    This move also places China at the forefront of the digital race. While many countries are still deploying 1G or 5G, China sets a new benchmark in fixed broadband. As of October 2024, mobile internet speeds in the UAE and Qatar average 428.53 Mbps and 356.7 Mbps respectively—figures now surpassed by China’s fixed networks.

    Xiong’an: Smart City Dreams vs. Reality

    Xiong’an was designed as a smart city from the start, but reports suggest it still struggles to attract the expected population and private investment. This highlights that infrastructure alone isn’t enough—social and economic engagement is also essential.

    Conclusion: Gateway to the Internet of the Future

    China’s rollout of 10G is more than a technological milestone; it represents a shift in how we live, work, and innovate. It’s a glimpse into the internet of the future and a challenge for other nations to keep pace with this rapid digital evolution.

    Más Menos
    12 m
  • ✨ Gilgamesh's Epic Journey- Muazzez İlmiye Çığ
    May 22 2025

    In The Epic of Gilgamesh, an ancient Mesopotamian literary masterpiece compiled and analyzed by various scholars over time, the story follows the legendary king of Uruk and his profound journey through friendship, loss, and the search for meaning.

    Gilgamesh, initially portrayed as a powerful but arrogant ruler, begins his legacy by building the massive city wall of Uruk. His motivations include protecting his people, ensuring peace, and securing his name for eternity. While this project causes hardship for his citizens, it later stands as a symbol of his greatness.

    When King Agga of Kish demands submission, Gilgamesh chooses defiance, consulting both elders and youths of Uruk. The elders, fearing death, suggest surrender, but the youths support resistance. Gilgamesh’s boldness leads Agga to abandon his claim, preventing conflict and reinforcing Gilgamesh’s reputation.

    The story deepens with the arrival of Enkidu, a wild man created by the gods, who becomes Gilgamesh’s closest companion. Together, they undertake a heroic mission to slay Humbaba, the monster of the cedar forest. Their victory brings them glory but also divine anger. Gilgamesh’s rejection of the goddess Ishtar’s marriage proposal provokes further wrath, leading her to send the Bull of Heaven, which the two heroes kill. This act, though celebrated by the people, leads to the gods condemning Enkidu to death.

    Stricken with grief, Gilgamesh mourns Enkidu’s death deeply and commissions a statue in his honor. The experience confronts Gilgamesh with his own mortality, prompting a quest for eternal life. He seeks out Utnapishtim—the survivor of the Great Flood, who was granted immortality by the gods.

    After enduring a perilous journey, Gilgamesh meets Utnapishtim but fails the test of staying awake, proving his human limitations. Utnapishtim eventually tells him of a plant that can restore youth. Gilgamesh retrieves it, intending to share it with Uruk’s elders, but a snake steals it, leaving him heartbroken.

    Through these trials, Gilgamesh learns that mortality is the fate of all humans. He returns to Uruk, realizing that his true legacy lies not in escaping death, but in the enduring works he leaves behind—especially the great walls of his city.

    This epic, considered the world’s oldest surviving literary work, offers timeless reflections on human ambition, loss, and the search for meaning in the face of death.

    Más Menos
    34 m
  • 🏰 Radi Dikici's "Four İstanbul" - Emperors, Ambassadors, and Artists
    May 22 2025

    This summary, based on Radi Dikici's "Four İstanbul" (2014-2017), covers Istanbul's history and transformations from 657 BCE through four key periods: Byzantion/Byzantium, Augusta Antonina, New Rome/Constantinople, and Ottoman Istanbul.

    Istanbul's story begins with Byzantion. A major shift occurred on May 11, 330 AD, when Constantine the Great made it his capital, naming it New Rome, though it became known as Constantinople. This massive undertaking involved over 10,000 workers. Constantinople served as the capital of the Roman/Byzantine Empire for 1123 years and 18 days, until 1453.

    The pivotal moment was the Ottoman conquest in 1453. After 12 previous sieges, the city fell to the Ottomans, ending the Byzantine Empire. Fatih Sultan Mehmet masterminded this victory. He also aimed to preserve the city's international character, appointing a new Greek Orthodox Patriarch and inviting fleeing Greeks to resettle. Armenian, Jewish, Italian, and Frankish communities were also welcomed. Fatih secured Galata, a wealthy Genoese trade center, guaranteeing their safety.

    Fatih, after residing in the Byzantine Blachernae Palace, commissioned the new Topkapı Palace (1454-1478). In 1477, its diverse population included Muslims, Greeks, Jews, Armenians, Franks, and Roma. The city had many names, with "Istanbul" possibly deriving from the Greek "Eis teen polin" (to the city). Capitulations to foreign powers, starting with Venice in 1454, further boosted its global trade role.

    Over centuries, Istanbul evolved. By the mid-17th century, power shifted from the palace to the Babıali (central government), leading to a more specialized bureaucracy.

    Western cultural influence grew. In the late 18th and early 19th centuries, Western artists visited, and French culture, music, and dance became popular among the elite, with French replacing Persian as a prominent language.

    The 19th century brought significant Western-influenced modernization. Sultan Mahmud II abolished the Janissary corps in 1826 (Vaka-i Hayriye), ending centuries of conflict and enabling new, Western-style military units. His reforms aimed to modernize the empire, marking a turning point for both the Ottoman Empire and the later Turkish Republic's Westernization. However, his economic reforms were less successful, leading to rising food prices and poverty.

    Under Sultan Abdülmecit (1839-1861), Istanbul saw another golden age despite underlying contradictions. Innovations included steam ferries, telegraph services, and horse-drawn trams.

    This period also saw the rise of Galata bankers, primarily Greek, who supported their community and contributed to the "Megalo Idea." Various foreign communities further diversified the city.

    Sultan Abdülhamit II (1876-1909) faced a turbulent period.

    Following WWI, Istanbul was occupied by Allied forces (British, French, Italian) from November 1918. This nearly five-year occupation was a period of humiliation, with visible foreign presence and escalating ethnic tensions, especially between Greeks and Turks. It fueled Turkish nationalism in Anatolia, led by Mustafa Kemal.

    The occupation ended with Allied forces withdrawing by October 2, 1923. Turkish troops entered days later, marking a definitive end to an era.

    Following the Ottoman Empire's defeat in WWI, Istanbul was occupied by Allied forces (British, French, Italian) from November 1918. This occupation, lasting four years and eleven months, was a period of significant humiliation and hardship, marked by a highly visible foreign presence and escalating ethnic tensions, particularly between Greeks and Turks. This occupation fueled Turkish nationalism in Anatolia, led by Mustafa Kemal.

    The occupation of Istanbul officially ended with the withdrawal of Allied forces between August 24 and October 2, 1923.

    Major Historical Periods and TransformationsThe Ottoman Conquest and RebirthLater Ottoman Transformations and WesternizationThe End of the Empire and the Republic

    Más Menos
    1 h y 37 m
  • Eyyamı Girizan “Kaçıp giden günler” - Manastırlı Bahaeddin Sobutay
    May 22 2025
    Yüz yetmiş beş sayfalık Eyyâm-ı Girîzân’da on altıyazı bulunmaktadır. Bunların çoğu, türlü konularda yazılan makalelerdir. Ancak, aralarında Maksim Gorki’den tercüme ettiği “Sâat” hikâyesi Kānûn-ı Esâsî Ġazetesi muharrirlerinden Sâlih Cemâl için bir şiir ve kendikaleminden çıkma “İki Yuva” gibi nefis bir de hikâye vardır.Makalelerde doğduğu yer olan Manastır’a, vatan dediği Türkiye’ye, ailesine duyulan özlem çok çarpıcı bir şekilde dile getirilir, II. Abdü’l-Hamîd’in ‘kâbus’dediği idaresine de, her vesile ile, verip veriştirir. Kuzey Afrika ve Fransızlar: Yazar, Tanca limanına 1906 yılının Ocak ayında ulaşır. Uzun ve yorucu bir vapur yolculuğu sonunda şehir hakkındaki izlenimini şu cümleyle dile getirir: “... bembeyaz binâlarıyle uzaktan görünen bu şehir; benim içün i’māk-ı ufukda bulutların bâl-i nâzında müteşekkil bir bister-inermîn-i şebâba açık saçık uzanmış hulyâ-yı nâ’ime benzerdi” Kitaptaki Konu Başlıkları1. Omr-i Pîçîde (Düzensiz Yaşam)2. Viva Lanovya3. Beyaz Yâsemen4.Ben ve Atım5. SaatMaksim Gorki’den yapılmış 8 bölümlük bir hikâye çevirisidir. Her bölüm tik tak... tik tak diye başlar. Gorki saati anlatırken onun çevresinde oluşturduğu hayat görüşlerini sıralar durur. Birinci bölümde şu cümleler var: “... darbeler yek-tarz ve muttarid âhen-kârıyle daima aynı şeyi tertib ve tatbik ederler: Hayatın durmaz usanmaz te’essürâtı ve hissiyâtı, heyecan ve buhranı...”Çevirinin Cebel-i Tārık açıklarında “Alsasian” adlı bir İngiliz vapurunda yapıldığı belirtildiği halde tarihi yoktur. karşılaştırma imkânı olsun diye Rusça metin de kitabın sonuna eklenmiştir.6. DolaşırkenYaşadığı yerin çevresinde bir ağaç var. Bu ağaç onun çocukluk günlerini anımsatan bir ağaca çok benzettiğinden onu arasıra ziyaret eder.7. Tâire-i Menâm (Rü’yâ Kuşu)Doğduğu yer Manastır’dan ayrılalı sekiz yıl olmuştur. Bir gece rüyasında çok sevdiği oradaki evlerini, aile bireylerini görür. Subay kardeşi, küçük kardeşi Şerefeddin, annesi ve küçük kızkardeşi Nâhide. Annesi her zamanki gibi dikiş dikmekte, kızkardeşi de dereden kendisi için, sırtında kocaman bir desti ile su taşımaktadır.Bu rüya yüzünden tarifi imkânsız bir heyecan duyar. Onu yuvasından, ailesinden baskıcı yönetimin kolları çekip koparmıştır; ama O, çektiklerinden şikâyetçi değildir. Zaten baskıcı yönetimin de artık sonu gelmiş sayılır. Yazının sonuna doğru anne-baba sevgisini dile getiren Nigâr Hanım’ın altı mısralık bir şiiri var; ve yazı “şefkatli anne” olarak nitelediği özgürlüğe övgü ile son bulur.8. Sâlih Cemâl içinOn bir ve on yedi mısralık iki bendden oluşmuş bu mersiye, vatan uğrunda mücadele ederken şehit düşen Kānûn-ı Esâsî gazetesinin gayretli yazarlarından Salih Cemâl’in hâtırası için kaleme alınmış olup Kahire, 17 Nisan 1901 tarihlidir.9. YaralarTanca’da Fransızların Müslüman halka yaptıkları ayrımcılık dile getiriliyor. Yazı, Fransa’nın Şimal Denizi Donanması’nın Tanca limanına girişiyle başlıyor ve bu sahil şehrinde uygulanan şiddetli ayrımcılık politikasını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Müslümanlar bu şiddete dayanamayıp kurtuluşu içerilere kaçmakta bulurken baştaki yöneticiler de kendi zevklerini düşünmekten, halkını gözardı etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Fransızlar yaptıklarıyla yetinmiyor, nüfuzlu kişileri birbirine düşürmek için de çevirmedikleri dolap bırakmıyorlar; birinin yapmak istediği hayırlı işi bir diğerine bozdurtuyorlardı.Yazı Tanca, 18 Haziran 1906 tarihlidir.10. Fas’a Giderken11. Cezayir’de Fransızlar12. Musâhabe (Sohbet Etme)13. İki Yuva14. Yâd-ı Mâzî ve Ecdâd (Geçmişi Anma ve Atalar)15. Tahayyül-Tesliyet (Hayal Kurma-Avunma)Mısır’ın başkenti Kahire’de kitabın basımı sürerken Türkiye’de 23 Temmuz 1908 günü II. Meşrûtiyetin ilan edildiğinin gazetelerden öğrenilmesi üzerine Manastırlı Behâe’d-dîn Bey büyük sevince kapılır; ve kitabın sonuna ekleyeceği bir övgü yazısı ile I. cildin tamamlanacağını açıklar.16. Erkân-ı Harb Yüzbaşısı SilistreliHamdî Beğ Kardaşıma:Gurbetten Selâm ve İhtirâm
    Más Menos
    6 m
  • 📄 Gülüp Ağladıklarım-Ahmet Rasim
    May 22 2025

    Gülüp Ağladıklarım – Ahmet Rasim
    Bu eser, mizahi ve hüzünlü olayları harmanlayan, kısa yazılar ve diyaloglardan oluşan çok yönlü bir metindir. Eserde, Osmanlı’nın son dönem İstanbul’una dair sosyal, kültürel ve siyasi gözlemler yer alır. Kitapta, hem bireysel hayatın detayları hem de toplumsal yapı mizahi bir üslupla ama aynı zamanda eleştirel bir gözle ele alınır.

    Ana Temalar
    Siyasi ve Sosyal Konular: Ahmet Rasim, "mesele" kelimesiyle hem büyük siyasi sorunları (Şark Meselesi, Balkanlar, Lübnan) hem de halkın gündelik sıkıntılarını (para, odun, gaz, sabun) aynı ciddiyetle aktarır. Hükümet, polis, cemiyet, dava-yı siyasiye gibi terimler kitapta sıkça geçer. Bu durum, yazarın gözlem alanının hem geniş hem de çok katmanlı olduğunu gösterir.

    Günlük Yaşam ve Karakterler: Kitapta İstanbul’un mahalle hayatı, sokakları, semtleri (Pera, Eyüp gibi), halkın konuşma dili, tavırları ve alışkanlıkları resmedilir. Bilâl Oğlan, Bayılgan, Afandi gibi karakterler üzerinden halk kültürü işlenir. Diyaloglar aracılığıyla dönemin mizah anlayışı, halkla devletin ilişkisi ve sınıfsal farklar yansıtılır. Yazar bu gözlemleri hem güldürerek hem de düşündürerek sunar.

    Tarihî Olaylar ve Kişiler: Eserde Ahmet Cevad Paşa, Abdülhamid, Abdülaziz, Namık Kemal, Sultan Süleyman gibi önemli isimler anılır. Savaşlar, isyanlar, hükümet kademeleri ve dönemin düşünsel yapısı hakkında bilgi verilir. Bu bölümler, sadece tarihsel anlatım değil, aynı zamanda yazarın kişisel yorumlarını da içerir.

    Çeşitli Konular: Giyim (palto, şalvar), ulaşım (tramvay, vapur), beslenme (et, yağ, sebze), barınma (mesken meselesi), eğitim, edebiyat, müzik ve hatta felsefi kavramlar (bir şey hak) gibi konular da detaylıca işlenir. Ahmet Rasim, bilim ve matematik gibi alanlara da yer vererek geniş bir düşünsel yelpaze sunar. Mesele kavramı üzerinden gündelik hayatın her alanına dair gözlem yapılır.

    Kitabın Konusu
    Gülüp Ağladıklarım, adının da işaret ettiği gibi, hem güldüren hem düşündüren konuları işler. Yazar, binlerce küçük “mesele” üzerinden hem toplumu hem bireyi mercek altına alır. Siyasi gelişmelerden sokaktaki gündelik ayrıntılara, halkın mizahından devletin işleyişine kadar uzanan bir anlatı oluşturur.

    Bu yönüyle eser, dönemin İstanbul’unda yaşayan halkın yaşam tarzını, karşılaştığı sorunları, gündelik dertlerini ve sosyal yapıdaki kırılmaları yansıtır. Ahmet Rasim’in mizahi ama hüzünlü bakışı, bu kitabı hem tarihî hem edebî hem de sosyolojik bir kaynak hâline getirir.

    Más Menos
    7 m
adbl_web_global_use_to_activate_T1_webcro805_stickypopup